Bugün de mânevî huzurunda tâzimle eğildik. 19 milyon insan, o büyük adamı ayni anda anıyor. Bir uzuv gibi, bir tek kalp gibi, bir dimağ gibi... Bir millet geçmişteki, gelecekteki mefahirini onda buluyor. O bizim için zaman geçtikçe ulvîeşen bir mânâdır. Onun firkat ateşi, civanmert milletinin kalbinde bugün yeniden alevlendi. Ruh potasında ısıtılışı kaynatılan sevgi sıvısı gözlerde ve yanaklarda incileşmiş. Dudaklar Atatürk adını hürmetle telâffuz ediyor.
Atatürk kendimizdir.
Atatürk andımızdır.
Bir Ergenekonumuz vardı. Yarı masal, yarı destandır. Bir Bozkurt yaşamıştı; bizi kurtarmış diyoruz. Tarihte hayalin de büyük hissesi vardır. Fakat 22 gün 22 gece süren Sakarya’da Ergenekon gerçekleşti. Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, boz renkli kalpağıyla hakikî bir Bozkurt oldu. Kurtuluş müjdecisi; zafer kartalı...
Ne âlemde şimdi rântkenli gözler?
İnsanı büyüleyen o tatlı sözler?
Neş’e kaynağı mütebessim yüzler,
Acaba hangi diyarı gözler?
Çürük tekneli bir gemiyle seyahat. Üniformadan, unvanlardan feragat. Gece uykularını feda. Dağ başlarında mütevazı askerî kaput altında Başkumandanlık. Derin düşünce çizgilerde kırışmış yüz ve çukurlaşmış gözler. En basit istirahat imkânlarını istihkâr... Ey Büyük Milletim, bunlara hep bizim için katlanmıştı. Cephede dürbün başında nöbet beklerken de yalnız milletini düşünüyordu. En çok sevdiği “Güneş ufuktan şimdi doğar, yürüyelim arkadaşlar! mısraları dilinde.
Bugün O'nun fotoğrafı, büstü, heykeli yahut muvakkat kabri etrafında toplanmakla O'nun bize yaptığı sayısız hizmetlerden bir tanesini olsun acaba karşılayabiliyor muyuz? Şükran borcumuzu ödiyebiliyor muyuz? İmkânı yok...
Gaziler Gazisi Atatürk nasıl,
Nasıl unutulur hatırdan çıkar?
Dünya döndüğünce asil Türk nesil
Ezelden ebede hep O'nu anar...
İşte biricik tesellimiz.
"Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur." vecizesi bizi İkinci Dünya Harbi'nde ayakta tuttu. Buna iman ettik. “Ordular, hedefiniz Akdeniz'dir; ileri! sözü dün olduğu gibi bugün de bizim için bir şehadet kaynağıdır. “Ne mutlu Türküm diyene! cümlesinde zaferler dolu mazimizin, ümit dolu istikbalimizin şaşaası parlıyor. Türk milleti, böyle bir evlât yetiştirdiği için ne kadar övünse yeridir.
Maddenin ne kıymeti var. Bu ölümlü dünyada esasen insanları payidar kılan ancak mânevî cepheleridir. Maddî Atatürk öldü. Mânevî Atatürk ise sağdır. Elle tutulur, gözle görülürcesine sağ. O sesiyle, sözüyle, eserleri ile aramızda yaşamıyor mu? Biz O'nun izinde yürümüyor muyuz? Böyle ölüm, fanileri ölümsüz kılar.
Bugün ağlıyoruz. Çünkü ölümünün 10'uncu yıldönümüdür. Gözlerini fena alemine bugün kapamıştı. Böyle bir günde aramızdan ayrılmıştı. O zamanda milletçe böyle ağlamıştık. Ağıt bir ihtiyaç, iç zehrini dökmeye yarayan bir iksir. Her yıl 10 Kasım'da kalplerimiz yeniden kaynıyor.
Her yılın bugünün de ağıttaki iştirakimiz, acıdaki iştirakimiz ve beraberliğimiz demektir. Acı günlerde bir olanlar, tatlı günlerde de bir ve beraber olurlar. Atatürk bizi her zaman etrafında toplayan bir sembol olarak kalacaktır.Tuttuğumuz yolu aydınlatan bir meşale...
Eşsiz kahraman Atatürk!
Vatansana minnettardır..