1963 yılının 19 Mart’ında, Gaziantep vilayetinin Nizip ilçesi zabıta tarihine geçecek derecede mühim ve memleket efkâr-ı umumiyesinde derin izler bırakan, hunharca işlevmiş bir cinayete sahne olmuş; bir baba ile karısı (üvey ana), kendi öz oğlu ile öz torunları tarafından paralarına tamasa ağızlarına yastık ve bezler tıkanarak, boğmak suretiyle öldürülmüşlerdir.
Tahkikatın başından sonuna kadar içinde bulunmam dolayısıyla, bu feci hâdiseyi; insanların paraya karşı olan hırslarının neler yaratabileceğini, para yüzünden babası ile analığını ve dedelerini öldürmekte tereddüt etmeyen vahşi ruhlar bulunduğunu ve nihayet cehaletin insanları hunharca cinayet işlemeye sevk ettiğini memleket efkâr-ı umumiyesine izah etmek bakımından kaleme almayı meslek vazifesi addediyorum.
20 Mart’ı 21 Mart’a bağlayan gece yarısından sonra, saat 01.20 sıralarında ilçeden vilayete vâki olan telefon haberinde: Kazada hayırseverliği ve zenginliği ile tanınan 81 yaşındaki Salih Ekmekçi’nin, karısı 55 yaşlarındaki Emine Ekmekçi ile birlikte iki günden beri evlerinden çıkmadıkları ve eve gidip kapıyı çalanlara da ne kapının açıldığı ne de ses verildiği haber alınması üzerine; vazifelilerle birlikte akraba ve komşularının eve gittikleri, avlu kapısını aştıktan sonra, kapıları avluya açılan odalardan mutfakta elektrik yandığı ve anahtar deliğinden içeriye bakıldığında bir şahsın mutfağın ortasında yatmakta olduğunun görüldüğü, kapı açıldığında Emine Ekmekçi’nin ve bundan sonra da diğer odada kocası Salih Ekmekçi’nin boğulmak suretiyle öldürüldüklerinin görüldüğü bildirilmiştir.
Hadise haber alınır alınmaz vilayet merkezindeki parmak izi memurları ile tahkik sahasında tecrübeli diğer memurlar derhal Nizip’e gönderilmiştir.
21 Mart sabahı erken saatlerde Vali Sayın Salih Tanyeri ile birlikte Nizip’e hareket ettik. Kazaya varır varmaz doğruca C. Savcısı ile Emniyet Teşkilâtı mensuplarının bulunduğu hadise mahalline gittim. Maktullerle ev eşyasına henüz el sürülmemişti ilgililer hadisenin tespiti ile meşgul idiler. Gördüğüm manzara aynen şöyle idi:
Evin bulunduğu yer ilçenin merkezi bir semtinde ve avlunun üç tarafı kaba ve yüksek duvarlarla çevrilmişti. Evin alt katındaki üç odanın kapısı, ortasında havuz bulunan ve zemini betonla kaplanmış avluya açılıyordu. Bunlardan sağda bulunan mutfak, sondaki misafir odası ve bir antre ile girilen ortadaki odada Salih Ekmekçi ile karısının hem yatak hem de oturma odaları idi.
Her ikisi de yaşlı ve mevsim kış olduğu için evin üst katını kullanmadıkları anlaşılıyordu. Sokak kapısından girilince tam karşıda esas evden ayrı bir dördüncü oda vardı ki burada kiler vazifesini görmekte idi.
Evin alt katında bulunan oturma ve yatak odalarına bir antre ile giriliyordu. Antreyi geçtikten sonra görülen manzara şu idi: 81 yaşındaki Salih Ekmekçi odanın ortasında sırt üstü, kollar yan tarafta, ağzından kan akmış vaziyette yatmakta. Yan tarafta ki bir çocuk yastığının üzerinde bulunan kan lekelerinden, bu yastığın ağzına kapandığı belli. Üzerinde elbiseleri var. Fakat pantolonunun önü açılmış, göbeği meydanda, odanın sol tarafında tepsi özerinde bir mangal, yanında içinde toz şeker olan bir kutu, çaydanlık ve bir su bardağı bulunuyor. Diğerleri odaya ait eşyalar, hepsi de yerli yerinde ve tertemiz duruyor.
Odaya giren holde, Salih Ekmekçi’nin senet, para, altınlarını koyduğu herkesçe bilinen bir kasanın kapağı açık. İçinde yalnız senetler bulunuyor, altın ve para yok. Salih Ekmekçi kasanın anahtarını daima pantolonunun cebinde ve beline sardığı bir ipe bağlı olarak saklarmış.
Bunda da anlaşılıyor ki cinayet evi, Salih Ekmekçi’yi kasa anahtarının yerini ve nihayet altınların kasada olduğunu bilenler tarafından işlenmişti.
Mutfak durumu da aynen şöyle idi:
Salih Ekmekçi’nin altıncı karısı olduğu söylenen 55 yaşlarındaki Emine Ekmekçi, kapıdan girilince başı sol tarafa doğru, sırt üstü yatıyor ve kolları kocasının aksine baş tarafa doğru uzanmış, boynunda ki berelerden boğulduğu ilk bakışta anlaşılıyordu. Oda da kanlı bir bulaşık bezi var. Bu bezinde öldürme esnasında ağza tıkandığı anlaşılıyor.
Kadının kollarında ve boynunda altın ve bilezik namına bir şey yok. Halbuki birçok bileziği ve bir dizi de altını olduğunu herkes biliyor.
Mutfakta bir tencerede soyulmuş patatesler ve bir tabakta nar daneleri, diğer bir tabakta ezilmiş kavun bulunuyor. Mutfak eşyasından başka yabancı bir eşyaya tesadüf edilmiyor. Buradaki eşyada yerli yerinde. Herhangi bir anormallik göze çarpmıyor.
Anahtarı kapısının üstünde bırakılan ve misafir odası olan üçüncü odaya ise hiç dokunulmamış bütün eşya yerli yerinde yerleri değiştirildiğini veya karıştırıldığını ifade eden bir emare yok.
Keza, bütün bu odaların açıldığı avluda da katillerin hüviyetlerini tespite yarayacak en ufak bir işaret ve eşya bulunmuyor.
Her ihtimale karşı evin üst katına da çıktık. … …. Mevsim dolayısıyla kullanılmayan bu kata girilmediği ilk nazarda görülüyor.
Öğleden sonra yapılan otopsi neticesinde de katiller hakkında bir bilgi edinmek mümkün olmadı. Sadece, hadisenin otopsi anından takriben 40 saat kadar evvel vuku bulduğu, ağızları tıkanmak ve boğazları sıkılmak suretiyle öldürüldükleri, midelerinin boş oluşundan da hadiseyi yemeklerden evvel meydana geldiği anlaşıldı.
İlçenin en zengin şahıslardan birisinin karısı ile birlikte öldürerek kasada bulanan paralarının alınması ve hiçbir iz bırakılmaması, sadece halkını ve hatta İstanbul, Ankara gazeteleri vasıtasıyla memleket efkâr-ı umumiyesini müteessir etmişti. Duyulan endişeleri bir an evvel gidermek ve halkı huzura kavuşturmak için faillerin kısa zamanda bulunması lâzım geliyordu. Ben aynı zamanda çizilmesi güç bir vazife idi.
Her türlü imkânlardan faydalanarak, bu hadiseyi aydınlatmak lâzımdı. Bunun içinde Nizip C. Savcılığı ile el ele vererek vilayet merkezinden götürdüğüm amir ve memurlar ile Nizip Emniyet Teşkilâtı mensupları hükümet konağında âdeta bir karargâh kurdu ve faaliyete geçtik. Bizim için gece gündüz bahis konusu değildi. Cinayet faillerini meydana çıkarıncaya kadar çalışmaktı. Vazife alan her âmir ve memurlar hedefe bir an evvel ulaşmak azim ve kararı vardı.
Tahkikatta istikametini tayin etmek için yukarıdan beri izah etmeye çalıştığım hadiseleri evvelâ enine ve boyuna baştan sonuna kadar mütalâa ettik.
- Cinayetin işlendiği eve kapıdan girilmiş olması, kapının kırıldığına ve duvarlardan atlandığına dair bir iz ve emare bulunmaması,
- Evin eşyasının yerli yerinde ve karıştırılmamış olması,
- Kasanın, Salih Ekmekçi’nin daima yanında bulundurduğu anahtarı ile açılması ve zorlama olmaması,
- Kasadaki altınlarla nakit paranın, kadının kollarındaki bileziklerin alınması, senetlere dokunulmaması,
- Ev eşyasından en ufak bir şey alınmaması,
- Çıkarken bütün kapıların kilitlenmesi ve açık yer bırakılmaması.
Hâdisenin en az iki kişi tarafından işlendiğini ve bunlarında evin iç teşkilâtını, kasanın ve kasa anahtarlarında bulunduğu yeri çok iyi bilenler tarafından işlendiğini ifade ediyordu. Zira şehrin ortasında bulunan, kalın duvarlarla muhat, dış kapısı üç kilitle kapanan iç kapıları sağlam, pencereleri dahi demirli olan ve insan girmesine imkân bulunmayan bu eve bir veya birkaç yabancının girmesine, kasa anahtarının bulunduğu yeri bilmelerine, rahatça kasayı açmalarına, evi aramamalarına ve eşyanın yer değiştirmemesine imkân yoktur.
(Devamı sayfa 13’te diyor ancak yok)