Cumhuriyet idaresinin kültürel alanda nurlu ve feyizli inkişafını temin etme hususunda büyük bir önemi haiz olan Halkevleri, Cumhuriyet Halk Partisi'nin en güzel ve en hayırlı bir eseri olmaklığından ötürü kurucusuna haklı bir iftihar hissesi sağlamıştır.
Bu mukaddes yuvaları meydana getirmek için azimle çalışan büyüklerimizi şükranla anmak, vatanî bir borç sayılmalıdır.
Bundan 17 yıl evvele kadar vatandaşlar “Türk Ocakları”nda buluşuyor, kaynaşıyor ve koklaşıyorlardı. Fakat bunlar, inkilâba susamış bir milletin maddî ve manevî ihtiyaçlarını önleyecek kadar bol ve verimli değillerdi. 1932 yılının
19 Şubat Türk milleti için yeni bir hayırlı doğuşu müjdeliyordu. Halkevleri kurulmuştu. Böylece önümüzde ışıklı bir yükseliş yolu daha açılmış; gözlerimiz ümitli bir ufka çevrilmişti. O gün, “halk içinden, halk için, halkla beraber” prensibini gerçekleştiren yaratıcı dimağların ve yapıcı ellerin büyük bir eseri daha yükselmişti. Böylece büyük bir davayı kazanmış bulunuyorduk. Bu dava, Türk gençliğinin mukaddes davası idi. Gayesi, yurttaşların meslek hayatları dışında birbirlerine ve memleketlerine faydalı olabilmelerini sağlamak, onları ruhen ve cismen yükseltmek; vatandaşları birbiriyle kaynaştırmak; millî bir tesis ederek Türk gençliğine insanlık âleminde şerefli bir yer hazırlamak idi. Buna da muvaffak oldu. Millî birliği daima enerjik ve ateşli olarak muhafaza etmek için kurulan bu fikir ve îman abideleri, Halkevleri ve Halkodaları yıl geçtikçe yurdun daha uzak, daha bakımsız köşelerine; bilgiden, sevgiden, faziletten örülmüş kollarını uzattı. Gönülleri kültür ateşiyle tutuşturdu; ruhlara milliyet duygusunu kökleştirdi. Kahve köşelerinde uyuşan dimağlar, tembelleşen vücutlar Halkevlerine koştu. Orada okumak, konuşmak, oyun ve temsiller tertip etmek, spor yapmak gibi maddî ve manevî bir huzura kavuşma imkânlarını buldu. Vatandaşlar orada el ele verdi; kalp birleşti, kuvvet birleşti; karşılıklı sevgi ve saygı hisleri kuvvetleşti. Halkevleri bizi millî tarihimize, millî ananemize ve millî sanatımıza kavuşturdu.
Her yeniliği ve iyiliği halkın içine sindirdi; inkilâp mefhumunu gönüllere işledi. Şimdi; Türk'ün inkılâbı mesafe tanımıyor, yürüyor. "Türk inkılabı güçlük nedir bilmiyor, yeniyor." On yedinci yıl hepimize kutlu olsun.