Yıl 1894. Gaziantep’te azınlıkta olan Ermenilere ait bir okul yaptırma derneği var. Bu derneğin yaptırdığı okullarda okuyan kız ve erkek öğrenciler yıl sonu bir müsamere tertip ediyorlar. Ve bu müsamereye Gaziantep’in o devirde ileri gelenleri ile protokole dâhil zevatını da davet ediyorlar.

Müsamerede iki mahkeme celsesi de yer almaktadır. Mahkemenin birisi hukuk, diğeri ise cezadır. Şöyle ki:

Her iki mahkemenin de hâkimi, kâtibi, davacısı, davalısı, avukatı, mü­başiri kızdır. İşte bu kızlardan kurulu mahkeme bir hukuk davası görüyor, sonrada bir ceza mahkemesini sonuçlandırıyorlar.

Müsamere sonunda orada hazır bulunan Türklere Ermeniler şöyle söylüyorlar:

— Gördünüz mü? Gülüm, işte biz böyle çalışıyoruz ve çocuklarımızı da böyle yetiştiriyoruz.

Müsamereden dağılan Türkler Kaymakam İzmirli İsmail Bey'in odasında toplanıyorlar. Tabiidir ki bu hâl birçoklarının teessürünü mucip olmakta ve içlerinden bazıları da hatta ağlamaktadırlar.

İşte o zaman Kaymakam İsmail Bey onlara şöyle söylüyor:

— Benim bir maaşım olan beş altın benden, verin bakalım siz ne verecekseniz kuralım bizde bir okul yaptırma derneği.

Neticede, o zamana kadar Gaziantep’te medreseden başka bir okul yok iken ilk hamlede dört ilkokul birden açılmıştır.

(Buna ait yazıyı dergimizin ikinci cilt, birinci sayısında bulacaksınız.)

Sayın okurlarım, şehrimizde ilkokul yaptırma derneği bunun içindir ki yeni olmayıp Gazianteplilerin ileriden beri ilkokula karşı yenilmez bir ilgileri ve sevgileri vardır. Bunun temeli ta o zaman atılmıştır.

O zaman adı Maarif-i İslâmiye olan bu derneğin Gaziantep’in düşman işgalindeki hizmeti de ayrıca şayanı şükrandır.

Bütün Türkiye yüzünde Kuvay-i Milliye kurulduğu halde Gaziantep’in düşman istilasında bulunması neticesi burada açıktan kurulamamıştı. Fakat bütün çalışmalarını Maarif-i İslâmiye Cemiyeti adı altında başarmaya muvaffak olmuştur. İşte bu suretledir ki vatana en büyük hizmeti dahi yapmıştır.

Dünkü Maarif-i İslâmiyetçileri hürmetle anarken, bugünküleri de tebrik eder, onlara başarılar dilerim.

YAZAN: M. Oğuz GÖĞÜŞ