Gaziantep turistik alanda bir dönüm noktası geçiriyor. Bunun için en ufak bir ihmali tarihimiz boyunca bizleri bir nedamet içerisinde bırakabilir.

Şurası muhakkak ki Türkiye’de bir turizm çağı başlamıştır. Bu alanda Türkiye’nin bütün illeri, kasaba, bucak veya köyleri elbette ki hisselerine düşen nasiplerini almaya çalışacaklardır. Gönül arzu eder ki, şehrimizde hakkı olan payı almakta gecikmesin. Fakat bu iş şunun bunun eline bırakılır, ehliyetsiz kimselere emanet veya havale edilirse işte bu güzelim memlekete en büyük fenalık yapılmış olur.

Gaziantep için yapılan bir rehber var. Bu rehberi kim yaptı bunu vilayet turizm komitesinde bahis konusu yaptık ve acı acı tenkit ettik. Fakat ne yazık ki mesul şahıs meydana çıkıp "bu hata benimdir" diyemedi.

Hatta bu satırların sahibi komiteyi suçlarken bir arkadaşımız "komite üyelerini tenzih ederim" dedi. Ve güya bu hatayı örtbas etmek istedi.

Halbuki, eğer bir turizm komitesi var idi ise bu rehberden haberdar olmak lazımdı. Eğer haberi yok idi ise komitenin hikmet-i vücuduna ne lüzum vardı. Bizce komite ayda bir defa toplanmakla bir vazife yaptığına kanaat getiriyorsa, bundan bir şey çıkmadığını rehber işinde gördük.

Gönül arzu ediyor ki, şayet komite turizme kıymet veriyor ve hakikaten çalışmak istiyorsa birer sorumluluk taşıdığını da anlamalıdır.

Elimize de güya bir Gaziantep rehberi bulunmaktadır.

Bunun başında yani kapakta bir folklor kıyafeti ve sembolü vardır. Halbuki ne bu kıyafet nede folklor bizim yeni bir marifetimizdir. Biz oyunumuzla meşhur değiliz, ey bunu tertip eden kimse. Biz fıstığımızla, pekmezimizle, sanayimizle meşhuruz, beyler...

Gelelim içindeki bilgilere... Kalemiz güya Jüstianis tarafından yapılmıştır. Hayır beyler! Kalemiz adı geçen kimse tarafından yapılmış olmayıp aynı kimse tarafından tamir ettirilmiştir.

Ve yine kalelerimiz arasında ne Burç Kalesi, Telbaşar ne de Altıntaş Kalesi'nden bir bilgi var.

Ayrıca Turizm Vekâleti'nden şehrimize Gaziantep’in Turistik yerlerini değerlendirmek için bir uzman geldi. Gazetelerden geldiğini öğrendiğimiz bu zatı kim gördü ise parmak kaldırsın. İlgili makama başvuran bu zata, ilgili makamın yanına kattığı Cemil Kul adında bir memurun kendini göstermek gayreti neticesi ortadan sır oldu ve kimseler yüzünü göremedi.

Şimdi gelelim bu memleketin araştırma yapan ve "çok bilirim" diye ter ter tepinen araştırıcılarına ve salahiyet sahibi sorumlu kimselere…

1904 yılında İtalyan arkeologlarından Sinyor Markopli, eski bir şehir olan Esenbek'te yine kendisi gibi eski eserler taciri olan Şıh Mağribi bir araştırma yaptılar ve burada yaptıkları kaza neticesi Eti devrine ait demir kılıç buldular. Ve Birinci Cihan Harbi'nin patlaması ile kazayı terk ettiler.

Bu araştırıcıların bilgilerine göre Esenbek şehrinde bazalt bir heykel atölyesinin olduğunu anlaşılmaktadır. Aynı zamanda Sümer, Eti, Hitit, Roma, Hurilere ait eserlere rastlanmıştır. Bununla da kalmamışlar.

Antep ve köylerinden bu araştırıcılar eski eserler satın almışlar bunlar arasında Taş Devri'nden Tunç Devri'ne kadar olan eserlerin mevcut olduğu görülmüştür. Yine bu zatlar Anadolu’da geniş bir Hitit medeniyeti olduğunu söylemişlerdir.

Sakçagöz, Burç, Geneyik, Esenbek, Hülmen, Saker, Burç yanında bir köy bu sahanın geniş bir medeniyetin sahası olduğunu yine eserlerinde yazmaktadırlar.

Bu bahsin sonu çoktur. Sayın araştırıcılar ve ilgililer demek istiyorum ki bu kadar geniş bir eski devri içine alan memleketimizi ihmal etmek, en büyük bir günahın altına girmekle beraberdir. Vebal ağırdır.