Gaziantep'i geçmiş zamanların karanlık ve dolambaçlı yollarında aramak..... Nasıl doğduğunu, nasıl yaşadığını bulmak, çok güç, çok çetin bir iştir.
Elde kâfi derecede vasait yoktur. Ne geniş bir kütüphane var, ne de arkeolojik eserler. Mevcud olanlar ise, geçmiş bir cemaatin zaman ve feza içinde geçirmiş olduğu hayatı baştan nihayete kadar birbirine ulamaya ve bundan bir tarih çıkarmaya müsait değildir.
Gaziantep, tek başına göz önüne alınarak yazılamaz. Eski Yunanistan'da olduğu gibi tam bir medine (cité) hayatı yaşamamıştır. Ne kendine mahsus bir dini, mabudları, sınırları, ne de kendine mahsus bir hükûmeti vardı.
Burası daima bir manzume içinde yaşamıştır. Binaenaleyh, Gaziantep tarihini araştırırken muhiti, zamanı ve mekânı nazarı dikkate almak, tedkikatı daha geniş bir alanda yapmak icab eder.
Burası, bütün tarihî vakaların birbirlerini karşılayarak kasırgalar yaptığı; ırkî, dinî, içtimaî bağların çözülüp düğümlendiği bir yerdir.
Burada, Hititler, Akadlar, Sümerler, Mısırlılar, Farslar, Gildanîler, Silifkeliler, Ermeniler, Bizanslılar, Araplar, Türkler daha sonra Kamâlist Türklerle Avrupa kuvvetleri, bir çok tarih sahifeleri bırakmışlar ve bunlar bir sarsar önüne düşmüş bazan yaprakları gibi her tarafa savrulmuş, her tarafa dağılmış, uzak yakın yerlere, uzak yakın zamanlara serpilmiştir. Tarumar olmuş bu anasır-ı tarihiyeyi bir araya getirmek, sonra bunları ayırt ederek bir Antep tarihi meydana çıkarmak; çok zaman, çok emek, çok bilgi isteyen bir iştir. Biz böyle bir tarih yazmak iddiasında değiliz. Bir kitap içinde hisseme düşen beş on sahifeyi doldurabilir isem, benim için büyük bir muvaffakiyet olur.
Kendi kanaatime göre, Antep'e ait tarihî vakaların en büyük ve en şanlısı İstiklâl dövüşlerinde gösterdiği kahramanlıktır.
Beşer tarihinin bir mislini daha kaydetmediği büyük bir dehânın ayni unvanına lâyık görülmek, bu memleketin ve burada son zamanlarda geçen maceraların ne kadar büyük bir saygıyla karşılandığını gösteren canlı bir delildir. Bunu şunun bunun takdir veya rivayeti yahut kendi âciz kalemimin ifadesi değil, Türk Cumhuriyeti'nin kanunu teyid etmektedir.
Gaziantep, kendine bitişik olan Dülük'ün cenup cephesinde nasıl müstahkem bir mevki idiyse, şimdi de gene öyledir. Suriye'den gelen düşman dalgaları daima kendi önünde kırılmış, Anadolu'muza tecavüz etmek isteyen kuvvetlerin arkası çevrilerek imha edilmiştir.
Gazi yurt, kendine düşen bu vazifeyi büyük bir şeref ve şanla ilelebed ifa edecektir.
İşte bir cümle içinde Gaziantep'in en büyük tarihi ...
A. M. Göğüş