11 Ağustos 920-19 Ağustos 920

Antep’teki Fransızların sıkışması üzerine Akçakoyunlu garnizonunu kurtarmaya gelen Anderya kuvvetleri, Halep’ten bir kısım takviye kıtaatı daha alarak Antep’e hareket emrini aldı. Bu kol:

Beş piyade taburu, bir müstemleke makineli bölüğü, 7,5’luk bir batarya, 6,5'luk batarya, 15,5’luk yarım. Batarya iki süvari bölüğü, bir istihkâm müfrezesi, bir cephane kolu, bir nakliye bölüğü ve bir seyyar hastaneden ibaretti.

Bu kuvvet 9 Ağustos’ta Akçakoyunlu'dan hareket ederek geceyi İkizkuyu'da geçirdi.

10 Ağustos’ta Körkün şimal ve şark sırtları ile Nafak cenup sırtlarını tutmuş olan Kaymakam İrfan Bey kumandasındaki 25'inci Alay'ın birinci ve ikinci taburlarıyla bir kısım millî müfrezelerden mürekkep olan Türk kuvvetlerine taarruz etti. Birkaç saatlik bir harpten sonra kuvvetlerimizi fazla zayiat ile dağıtarak Nafak Boğazı'ndan Antep’e doğru ilerlemeye başladı. Akşama doğru Nurgana'ya yetişerek köyün iki kilometre cenubunda geceledi.

Tabur, bölük ve takım kumandanlığıyla (Gaziantep Müdafasında) çalışan Antepli ihtiyat zabitleri

Fotoğraf: Milis zabit vekili Boynoğlu Memik

Fotoğraf: Milis Zabit vekili Kasap Mustafa Çavuş

Fotoğraf: Milis Zabit vekili Ar if Çavuş

Fotoğraf: Milis Zabit vekili Hasan Çavuş

Fotoğraf: Milis Zabit vekili İzzetoğlu Mustafa

11 Ağustos fecirle beraber düşman sağ cenah ile şehri şimali şarkî sırtlarını, Cünüt, Acem Kayası, Çıksorut, Hacıbaba tepelerini harpsiz olarak, Dülükbaba Tepesi'ni de hafif bir müsademeden sonra işgal etti. Sol cenahıyla da Sarımsak Tepe'ye taarruz etti. Burada şiddetli bir mukavemete maruz kalarak tevkif edildi. On beş buçukluk topların müdahalesiyle Sarımsak Tepe ve bunu müteakip yere şiddetli bir müsademeden sonra da Mardin Binası'nı zapt etti. Saat on birde şehir kâmilen ihata edilmişti. Bu, Antep’in Fransızlar tarafından ikinci muhasarasıdır. Ve yedi gün devam etmiştir.

Şehrin muhasarasıyla kuvvetlerimizden kısm-ı âzamî ve mıntıka kumandanı İrfan Bey hariçte kalmıştı. Başsız kalan dahildeki kuvvetlere bir kumandan lâzımdı. Suriye’de yaptığı teşkilât hakkında Gazi Hazretleri'yle muhabere etmek üzere Antep’e gelmiş olan Özdemir Bey [1]Mutasarrıf Heyeti merkeziye ve semt reislerinin tensip ve muvafakati ile “Etraf-ı Şehir Cepheler Kumandanı” unvanıyla şehrin kumandanlığını deruhte etti. İlk iş olarak Belediye Hastanesi'yle Beyazın Hanı'nda bulunan bölükler geri alındı; birinci harpteki mevzilerine yerleştirildi.

Bu muhasara başlarken şehirde mevcut kuvvet şu idi:

Yıldırım taburu :350 mevcutlu

Kısm-ı âzamî silahsız semt efradı: 600 mevcutlu

Muhasır kuvvetlere göre çok az olan bu kuvvetin cephanesi de bir günlük sıkı bir harbi idare edemeyecek kadar noksandı.

Muhasır düşman kuvveti ise:

7-piyade taburu

2- süvari bölüğü

3,5-sahra ve dağ bataryası

½-15,5’luk ağır batarya

Tekrar eski mevzilerini işgal etmiş olan Ermeniler bundan hariçtir.

Şehri muhasara eden düşman derhal ağır ve hafif toplarla bombardımana başladı. Öğleye doğru şehrin şark methalinden, elinde beyaz bayrak bir köylü, düşman kumandanlarından bir mektup getirdi. Anderya ve Abadî imzalarını taşıyan ve gayet mütehakkimane bir şekilde mutasarrıflığa hitaben yazılmış olan bu ültimatom hulasası şu idi:

1-Sevr Muahedesi, Antep’i Fransız mandası altına vazetmiştir.

2-Antep mutasarrıfı ile şehirdeki Türk memurları ve ayanı ve Kuvayı Milliye Kumandanı bugün ( 11 Ağustos 1920) saat

17.00'de arz-ı mutavaat etmek üzere Fransız karargâhına gelecek­lerdir.

3-Şehirde bulunan bütün silahlılar (asker, jandarma, polis) esir-i harp olarak Fransızlara teslim edileceklerdir.

4-Antep müdafaası, Fransızlara birçok zayiat verdirmiş ve masraf ihtiyar ettirmiş olduğundan, tazminat olmak üzere bir buçuk milyon altın lira verilecektir.

5-Bu şerait îfa edilmediği takdirde, şehir büyük çaplı loplarla tahrip ve hücum cebrî icrası ile zapt olunacak; bu suretle hareketten dolayı dökülecek kanların ve yapılacak katliamların mesuliyeti müdafiîne râci olacaktır.

Bu ültimatom üzerinde müzakere eden mutasarrıf, Heyet-i Merkeziye, Kuvayı Milliye kumandanı, zabitan ve semt reisleri düşmana hulâseten şu cevabı verdiler:

1-Antep’in Fransız mandası altına girdiğini bilmiyoruz. Bu hususta Hükümetimizden resmî tebligat almak üzere mühletin uzatılması lâzımdır.

2-öz yurtlarını müdafaa eden Antepliler, sizden zelilâne af istemektense siperleri altında kalarak ölmeyi şeref ad­dederler.

3-Antep halkı, ya vatanını kurtarmaya veya ölmeye azmetmiştir. Binaenaleyh, Antep’te taş taş üstünde kaldıkça ve bir tek Antepli sağ bulundukça bu kasabaya kat'iyen giremeyeceksiniz.

Bu cevabı alan düşman kumandanlığı saat 18.00’de büyük ve küçük çaplı toplarıyla şehri bombardımana başladı. Patlayan mermiler içinde şimdiye kadar Antep’in görmediği 15,5’luk obüsler de vardı. Ve bu toplar hiçbir mânia dinlemiyor, bir mermisi iki katlı kârgir bir binayı yıkmaya kâfi geliyordu. Her topta bir ev yıkılıyor, bir yurt yerle bir oluyor, çoluk, çocuk, kadın, erkek önüne ne gelirse parçalıyordu. Şehir çok feci bir manzara almıştı. Her tarafı kesif duman ve toz bulutları kaplamıştı. Taş, tahta, demir parçaları, insan vücutları havada yüzüyordu. Bu müthiş bombardıman 24 saat bilâ fasıla devam etti. Ve ertesi gün gece yarısına doğru kesildi.[2]

Gece yarısı şiddetli bir piyade ateşi baskını ile şehrin cenubunda bir kısım düşman kuvvetler göründü ise de tarafımızdan yapılan mukabil ateşle tard edildi.

Bu müthiş ve tahripkâr bombardıman altında yine Antepliler gece gündüz çalışıyor ve şehrin etrafında kadın, erkek tahkimat yapıyorlardı.

Kuvayı Milliye kumandanlığınca şehir şu suretle altı mıntıkaya taksim edildi:

Birinci mıntıka: Garp cephesi, Çınarlı ve Balıklı cepheleri. Kumandanı: Binbaşı Abdürrahman Bey

İkinci mıntıka: Cenup cephesi, Musullu, Gazhane ve Belediye Hanı. Kumandanı: Jandarma Yüzbaşısı Kemal Bey

Üçüncü mıntıka: Aydınbaba cephesi. KumandanI: Ökkâş Bahri Bey

Dördüncü mıntıka: Ahmet Çelebi cephesi. Kumandanı: Zabit Vekili Arif Efendi

Beşinci mıntıka: Magarabaşı ve Yazıcık cephesi. Kumandanı: İnci oğlu Hüseyin Efendi

Altıncı mıntıka: Tabakhane cephesi. Kumandanı: Dayı Ahmet ağa

Yıldırım taburunun dört bölüğü ile 25'inci alayın ikinci taburundan içeride kalan iki bölüğüyle Mülâzım Fehmi Bey kumandasında teşkil edilen Antep Taburu'nun iki bölüğü bu cephelere taksim edildi. Ayrıca her semtin efradı da kendi mıntıkasında çalışıyordu. Cephane noksanlarını ikmal etmek ve mıntıka kumandanına şehrin vaziyetini bildirmek için birkaç fedai posta çıkarıldı. Düşman hatları arasından geçen bu kahramanlar ertesi gün arkalarıyla yedi bin fişek getirdiler.

12 Ağustos’ta şehrin bombardımanı devam ederken düşman ikinci bir ültimatom daha verdi. Bunda da yine şehrin teslimi isteniyor ve bir lütuf-i mahsus (?) olmak üzere tazminattan vazgeçileceğini de bildiriliyordu. Şehrin teslimine bir işaret olmak üzere kalenin cenuba nazır burcuna bir beyaz bayrak çekilmesi de ilâve olunuyordu.

Antepliler bu ültimatoma da aynı cevabı verdiler:

“Verdün, Fransızlar için ne ise Antep de bizim için odur. Şehri almak istiyorsanız geliniz, alınız; Türk'ün ne olduğunu görünüz.’’ dediler.

Ve aynı zamanda ültimatoma fiilî bir cevap olmak üzere kalenin düşmana nazır burcuna beyaz bayrak yerine şanlı bir Türk bayrağı çektiler. (31 Ağustos 1920)

Bu cevap ve hareket üzerine şehrin teslim olmayacağını anlayan düşman, bütün toplarıyla şehri daha şiddetli, bir ateş altına aldı. Bir taraftan da tayyarelerle beyannameler atıyordu. Müdafiînden maada çoluk, çocuk, kadın, erkek mağaralara, su yollarına iltica ettiler. Buralarda fazla izdihamdan, havasızlıktan salgın hastalıklar baş gösterdi. Hastanede değil hastaları tedavi için ilaç, mecruhları pansuman yapacak tentürdiyodumuz, ameliyat olacakları bayıltacak kloroformumuz bile yoktu. Hatta bu ilaçları düşman tarafında bulunan Amerikan Hastanesi'nden istemeye mecbur olduk. Ve yalnız bir miktar tentürdiyot alabildik.


[1] Özdemir bey (hakikî ismi Ali Şefik) Mısır kölemenleri ahfadındandır. Millî mücadelenin başlangıcında Suriye’de "Türk-Arap Muhadenet Cemiyeti" adlı bir cemiyet kurarak ecnebî işgaline ve Faysal Hükûmetine mukavemetle Suriye’yi tekrar Türkiye’ye ilhaka çalışmış ve hayli de iş görmüş ise de, kendisinin Antep’te bulunduğu sırada Fransızlar Faysal Hükûmeti'ni devirerek Suriye’yi işgal etmiş olduklarından bir daha Suriye’ye dönememiş ve bu tarihten itibaren Antep Harbi'nin sonuna kadar şehrin kumandanlığını yaparak fedakârane bir surette çalışmıştır.

[2] Kolonel Anderya, Fransızlara nazaran Suriye ve Kilikya Muharebatı namındaki kitabında, bombardımanın “Türk istihkâmatının nukatı mühimmesine karşı ateş teksifi suretiyle başladığını’’ yazıyor, ise de doğru değildir. Bombardıman bilâistisna şehrin her tarafına tevcih edilmiş ve bilakis siperlerimizin bulunduğu yerler ya hiç bombardıman edilmemiş veya pek az mermi düşmüştür. Düşman şiddetli ve amansız bombardımanını bilhassa şehrin müdafaasız taraflarına hasretmişti. Ve bununla halkın maneviyatını kırarak müdaafa fikrine bir aksülamel hazırlamak istiyordu.